Bahattin Bilgin
Painter
Ahmet Önel
Bir ressamın dünyasına dahil olmak, farklı bir evrenin size sunduğu ipuçlarından
yepyeni bir yaşam devşirmek gibidir. Renklerin , lekelerin curcunasında yaşam ve
yepyeni bir yaşam devşirmek gibidir. Renklerin , lekelerin curcunasında yaşam ve
onda saklanan anlam üzerine, dahası doğanın tanımı ya da aşk üzerine.
Devam »


×
Ahmet Önel
Bir ressamın dünyasına dahil olmak, farklı bir evrenin size sunduğu ipuçlarından yepyeni bir yaşam devşirmek gibidir. Renklerin , lekelerin curcunasında yaşam ve onda saklanan anlam üzerine, dahası doğanın tanımı ya da aşk üzerine bambaşka tariflere davetiye çıkarmanın güzelliği, sanatla buluşmanın o büyülü anahtarını da ustalıkla çevirme becerisini size armağan edecektir. Sanatla, dahası resimle ilgili bu tespitlerimin özellikle Foça'da, aynı havayı soluduğum ressam dostum Bahattin Bilgin'in resimlerine bir kıyısından dahil olarak uzun ve soluklu bir yolculuk başlatabilme becerisi için de bir formülü sinesinde gizliyor sanki. Öyle ya doğanın fırtınalı halinden sonsuz dinginliğine, denizin görkemli dalgalarından sükunete çağıran önerisine değin her davranışın karşılığı, yine kendi öznel bakışınız ve yorumlama gücünüzün büyüsünde gizli çünkü. Belki de, sizi size çözümlendiren bir süreçtir bu_ Yanıtını yine kendinizde bulacağınız ucu açık nice soruya katmanlı karşılıklar son tahlilde şu sıradan hayata henüz adı konmamış bir başka rengi de dahil etmek için hoş gerekçe değil mi?
Bahattin Bilgin'in albenili tuvallerinin kapsamlı bir açıklamasından ziyade, sanat tüketicisinin maceralar vaat eden bir yolculuğun henüz başındayken gereksinim duyacağı bir kılavuz olarak kabul edin bu kısa yazıyı. Sanatın soyutlamayla barıştığı nokta, dinginliğin ötesinde içsel karmaşanın da döngüsünü başlatıyor ne güzel ki! Evet, tehlikeli ancak güzel olanın ta kendisidir bu. Kimse kendi içindeki karmaşanın, bilinmezler karşısında ürettiği binlerce sorunun yanıtına ulaşma konusunda hiç becerikli değil çünkü. Ne ki, bu noktada sanat belki de bir joker kullandırıyor bize. Kırmızının yeşille güreş tuttuğu kavşakta gri ya da açık sarı hakemlik yapmaya çağrılıyor, ardından leke ve beneklerin sonsuz girdabında bildiklerimiz bir kez daha gözden geçiriliyor; bilmediklerimiz için yeni ve kocaman soru işaretleri beliriyor!
Tuvalin iki boyutlu yüzeyi kimseyi kandırmasın bu yüzden. Sevgili Bahattin Bilgin'in her bir çalışması eğlenceli ancak tehlikeli bir oyuna gizli bir çağrı aslında. Oyunun kuralları her bir çalışmada bir kez daha belirleniyor ve bu sonsuz "kaç kurtul / tut yakala" hengamesinde anlam üstüne yeni tanımlar ve çoğaltmalarla buluşup kendi dehlizimizdeki gizli bölmelerin kapağını aralıyoruz.
Resmin böylesi büyüleyici bir gizil gücü var ne güzel ki! Deformasyon bizatihi hayata uygun öncelikle. Sokakta burun buruna geldiğimiz her ama her şey kaotik değil mi yoksa? Orada zorlamadığımız anlam arayışını sıra resme geldiğinde acımasızca makul bir gerekçeyle buluşturma gayretimiz "dürüst" olmuyor kanımca. Evet, soyutlamanın ta kendisidir yaşam. Bizi bu katı gerçekle burun buruna getiren sanatçı eliyle, özne bizzat Foça’nın büyülü ufku ya da çaresizliğimizin gizli ayini olmuş… ne önemi var? Bu mesele son tahlilde yapıt ile onun tüketicisi arasında gerçekleşen bir sorunsal değil mi yoksa?
Bahattin Bilgin cesur renk ve leke denemeleriyle başka bir bakış, yeni bir arayış öneriyor aslında. Bunun nasıl büyük bir armağan olduğunun farkına varmak için her birimizi bekleyen o yolculuktaki ara duraklarda, yani her bir tuvalin karşısında uzun uzun durmak ve cümbüşlü aynanın yüzeyinde suretimizi bir kez daha incelememiz gerekiyor!
Sanat bu nedenle , dünyanın en güzel, en yetkin ve en eğlenceli had bildirme yöntemi değil midir?
Öyleyse tuvallerin bize uzattığı o görünmez ellere tutunalım; kurduğu köprülerden geçelim ve asıl suretimizle bir kez daha vuslat tazeleyelim!
Bütün bu güzellikler için… teşekkürler Bahattin Bilgin
Teşekkürler Foçalı dostum, dünyalı sanatçım!
Bir ressamın dünyasına dahil olmak, farklı bir evrenin size sunduğu ipuçlarından yepyeni bir yaşam devşirmek gibidir. Renklerin , lekelerin curcunasında yaşam ve onda saklanan anlam üzerine, dahası doğanın tanımı ya da aşk üzerine bambaşka tariflere davetiye çıkarmanın güzelliği, sanatla buluşmanın o büyülü anahtarını da ustalıkla çevirme becerisini size armağan edecektir. Sanatla, dahası resimle ilgili bu tespitlerimin özellikle Foça'da, aynı havayı soluduğum ressam dostum Bahattin Bilgin'in resimlerine bir kıyısından dahil olarak uzun ve soluklu bir yolculuk başlatabilme becerisi için de bir formülü sinesinde gizliyor sanki. Öyle ya doğanın fırtınalı halinden sonsuz dinginliğine, denizin görkemli dalgalarından sükunete çağıran önerisine değin her davranışın karşılığı, yine kendi öznel bakışınız ve yorumlama gücünüzün büyüsünde gizli çünkü. Belki de, sizi size çözümlendiren bir süreçtir bu_ Yanıtını yine kendinizde bulacağınız ucu açık nice soruya katmanlı karşılıklar son tahlilde şu sıradan hayata henüz adı konmamış bir başka rengi de dahil etmek için hoş gerekçe değil mi?
Bahattin Bilgin'in albenili tuvallerinin kapsamlı bir açıklamasından ziyade, sanat tüketicisinin maceralar vaat eden bir yolculuğun henüz başındayken gereksinim duyacağı bir kılavuz olarak kabul edin bu kısa yazıyı. Sanatın soyutlamayla barıştığı nokta, dinginliğin ötesinde içsel karmaşanın da döngüsünü başlatıyor ne güzel ki! Evet, tehlikeli ancak güzel olanın ta kendisidir bu. Kimse kendi içindeki karmaşanın, bilinmezler karşısında ürettiği binlerce sorunun yanıtına ulaşma konusunda hiç becerikli değil çünkü. Ne ki, bu noktada sanat belki de bir joker kullandırıyor bize. Kırmızının yeşille güreş tuttuğu kavşakta gri ya da açık sarı hakemlik yapmaya çağrılıyor, ardından leke ve beneklerin sonsuz girdabında bildiklerimiz bir kez daha gözden geçiriliyor; bilmediklerimiz için yeni ve kocaman soru işaretleri beliriyor!
Tuvalin iki boyutlu yüzeyi kimseyi kandırmasın bu yüzden. Sevgili Bahattin Bilgin'in her bir çalışması eğlenceli ancak tehlikeli bir oyuna gizli bir çağrı aslında. Oyunun kuralları her bir çalışmada bir kez daha belirleniyor ve bu sonsuz "kaç kurtul / tut yakala" hengamesinde anlam üstüne yeni tanımlar ve çoğaltmalarla buluşup kendi dehlizimizdeki gizli bölmelerin kapağını aralıyoruz.
Resmin böylesi büyüleyici bir gizil gücü var ne güzel ki! Deformasyon bizatihi hayata uygun öncelikle. Sokakta burun buruna geldiğimiz her ama her şey kaotik değil mi yoksa? Orada zorlamadığımız anlam arayışını sıra resme geldiğinde acımasızca makul bir gerekçeyle buluşturma gayretimiz "dürüst" olmuyor kanımca. Evet, soyutlamanın ta kendisidir yaşam. Bizi bu katı gerçekle burun buruna getiren sanatçı eliyle, özne bizzat Foça’nın büyülü ufku ya da çaresizliğimizin gizli ayini olmuş… ne önemi var? Bu mesele son tahlilde yapıt ile onun tüketicisi arasında gerçekleşen bir sorunsal değil mi yoksa?
Bahattin Bilgin cesur renk ve leke denemeleriyle başka bir bakış, yeni bir arayış öneriyor aslında. Bunun nasıl büyük bir armağan olduğunun farkına varmak için her birimizi bekleyen o yolculuktaki ara duraklarda, yani her bir tuvalin karşısında uzun uzun durmak ve cümbüşlü aynanın yüzeyinde suretimizi bir kez daha incelememiz gerekiyor!
Sanat bu nedenle , dünyanın en güzel, en yetkin ve en eğlenceli had bildirme yöntemi değil midir?
Öyleyse tuvallerin bize uzattığı o görünmez ellere tutunalım; kurduğu köprülerden geçelim ve asıl suretimizle bir kez daha vuslat tazeleyelim!
Bütün bu güzellikler için… teşekkürler Bahattin Bilgin
Teşekkürler Foçalı dostum, dünyalı sanatçım!
×









